TYT'de tek puan türü mü olacak?



YÖK'ün 12 Ekim'de açıkladığı yeni üniversiteye giriş sistemine dair eleştiri ve öneriler...

Aşağıdaki alternatif öneri bir öğretmen üyemiz tarafından hazırlanmıştır. Eleştirinin yanı sıra öneriyi de içeren tespitleri YÖK'ün dikkatine sunuyoruz.

YÖK'ÜN AÇIKLADIĞI YENİ ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ SİSTEMİ (2018 YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI SINAVI) UYGULANIŞA YÖNELİK ELEŞTİRİ VE ÖNERİLER

1.ELEŞTİRİ: BİRİNCİ AŞAMA SINAVININ (TYT) TEK PUAN TÜRÜ VE 80 SORU İLE SINIRLANDIRILMASI:

Yeni sistemde birinci aşama (Temel Yetenek Testi) sınavı 40 Türkçe ve 40 Matematik sorusundan olmak üzere toplam 80 sorudan yapılacaktır. TYT sonunda tek puan türü olacağı anlaşılmıştır. Bu TYT puanı hesaplamasında Türkçe %50 ve Matematik %50 oranındadır. Soru sayısı ve tek puan türünün sıkıntıları ve çözüm önerileri aşağıda belirtilmiştir.

A) Şuan önlisansta (2 yıllık) eğitim verilen 224 program vardır. Bu 224 programda toplam 400.000 kişilik kontenjan bulunmaktadır. Sadece iki test ile ve 80 soru ile bu kadar büyük bir kitleyi yerleştirmeye çalışmak yanlıştır. Mevcut şartlar altında adaylar birbirlerine çok yakın hatta eşit ham puan alacakları için Diploma Notu (Orta Öğretim Başarı Puanı) gereğinden fazla ön plana çıkacaktır. Bu durumda öğrencilerin ve velilerin okullarından yüksek not beklentisi artacak ve bu durumda öğretmenlerin üzerinde yüksek not verme baskısı oluşturacaktır. Mevcut durumda zaten özel okulların yaptığı ölçme değerlendirme ili ilgili kafalarda soru işaretleri varken diploma notlarının daha da değerli hale gelecek olması hiçte doğru bir adım olmayacaktır. Bu durumun önüne bir nebze geçilebilmenin yolu 1. Aşamada sorulacak soru sayısını artırmak olabilir 80 soru yerine 100 (50 Türkçe + 50 Mat) ya da 120 (60 Türkçe + 60 Matematik) soru sorulabilir.

B) Tek puan türü ile sağlıklı seçim yapılamaz: Bu kadar büyük kitlenin hepsini birden sadece 1. aşamada ve tek katsayı ile yani tek TYT puanı ile öğrenci almak sağlıklı bir seçim yöntemi değildir. Meslekler arası uzmanlaşmanın ve farklılaşmanın bu kadar arttığı günümüzde, tüm önlisans programlarına tek puan türü ile öğrenci seçmeye çalışma eğitim adına geri gidiştir. Örneğin Anestezi ile Halkla İlişkilere aynı puan türü ile öğrenci seçilmek istenmesi yanlıştır. Çözüm önerisi: TYT sonunda iki farklı puan türü (TYT-1 ve TYT-2) oluşturulabilir. TYT-1 puan türü %50 Türkçe ve %50 matematikten oluşur ve puan türü ile sayısal grubun önlisans programlarına öğrenci alımı yapılır. TYT-2 ise Yüzde 60 Türkçe ve %40 matematikten oluşur ve eşit ağırlık ve sözel önlisans programlarına öğrenci seçimi yapılır.

C) TYT'de tek puan oluşması ve bu puan oluşurken %50 oranında Türkçe %50 oranında Matematiğin etki edecek olması, özellikle sözel öğrencilerin ve eşit ağırlık öğrencilerinin bir kısmının başarılarını düşürecek ve buna bağlı olarak bu öğrencilerin 150 ve özellikle 180 puan barajını geçmesi zorlaşacaktır. Geçmiş yıllarda matematik dersinin YGS'de ki 40 soruda ortalama net sayısı 2017; 5,1, 2016; 7,9, ve 2015; 5,4'tür. Türkiye gerçeğinde Matematik dersinin bu kadar düşük net ortalaması ile özellikle meslek lisesi ve düşük başarıda ki adayların 150 ve özellikle 180 puan barajlarını geçmede daha da zorlanacağını kesindir. Geçmiş yıllarda YGS'de 180 puan barajını geçenlerin sayısına bakarsak;



Eski sistemde adayların 180 puan barajını en rahat şekilde geçtiği puan türü YGS-3 ve YGS-4'tür. Bu iki puan türünde Türkçe ve Sosyalin etkisi toplamda %70'tir. Bu etki biraz azalınca örneğin YGS-5'te %57, YGS-6'da %43 barajları geçen sayısı düşer. Yeni getirilen TYT'nin tek puan türü olacağını ve bu puanın hesaplanmasında sözel ders olan Türkçe'nin %50 oranında etkili olacağından dolayı; daha önceki yıllarda barajı geçebilecek durumda olan yaklaşık 150-200 bin adayın bu yıl 180 ham puan barajını geçemeyeceğini öngörmek yanlış olmayacaktır. Çözüm Önerisi: Yukarıdaki maddede belirtildiği gibi TYT'nin 2 puan türüne ayrılması ve TYT-2 puanında eşit ağırlık ve sözelden program seçmek isteyen adaylar için Türkçe'nin oranının %60'a çıkartılması yerinde olacaktır. Bu sayede tek puan türünün sonucu olarak 180 puan barajını geçemeyecek olan ilave 150-200 bin adayın önü kesilmemiş olur.

2. ELEŞTİRİ: İKİNCİ AŞAMA SINAVININ (YKS) ZAMANLAMASI VE SORU SAYISI:

YÖK birinci aşama sınavı Temel Yetenek Testi ile 2. aşama sınavı olan Yükseköğretim Kurumları sınavının aynı gün yapılacağını belirtmiştir. Lisans programlarına tercihlerinde kullanılacak olan alan sınavı yani 2. Aşama denilen ve adayların alanlarına göre seçerek girdiği (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) Haziran ayının başında Cumartesi öğleden sonra ve üstelik tek oturum şeklinde yapılmak istendiği belirtilmiştir.

A) Bu derecede önemli olan bir sınavı öğleden sora yapmayı planlamak çok büyük bir hatadır. Özellikle büyük şehirlerin kalabalığı, trafiği sesi gürültüsü bu derecede önemli bir sınavın öğleden sonra yapılmasının önünde engeldir. Bu şekilde yapılacak bir uygulama adayların haziran ayında sıcaktan olumsuz etkilenmesine ve ayrıca yorgun düşmelerine neden olacaktır. Bu kadar olumsuz etken adayların performansını olumsuz yönde etkileyecek ve istenmeyen sonuçlar ortaya çıkacaktır. Bu durum üniversite adayları arasında genel bir memnuniyetsizlik ve gereksiz zorlanma durumuna yol açacaktır. İki büyük ve önemli sınavı tek güne sıkıştırmanın anlamı yoktur. 2. aşama oturumunu Cumartesi öğleden sonra yapmaya çalışmanın diğer bir sıkıntılı tarafı da 4 ayrı test türünden oluşan (Edebiyat-Coğrafya Sınavı, Matematik Sınavı, Fen Bilimleri Sınavı ve Sosyal Sınavı) bu sınavları tek oturuma sıkıştırmaya çalışmanın uygulamada zorluklar doğuracağı kesindir. 2. aşama sınavına giren aday bu dört testten en az 2 en fazla 4 teste de girebilir (burada 5. Sınav olan dil testinin ayrı bir zaman diliminde yapılacağı duyurulduğu için hesaba katılmamıştır). Üç ya da dört testten birden sınava girmek isteyen adaylar için bu fazladan yük getirecek ve performanslarını olumsuz etkileyecektir. Burada şunu da belirtmek gerekir ki çoğunlukla adaylar üç sınava girmeyi tercih eder. Durumu şöyle örneklendirelim, aday Haziranda bir cumartesi günü sabah TYT testine girecek ve akabinde de öğleden sonra Matematik, Edebiyat-Coğrafya ve Sosyal testine girecek (bu şekilde yüzbinlerce aday vardır). Görüldüğü gibi milyonlarca gencin hayatında ki en önemli dönüm noktası olan üniversiteye giriş sınavını tek güne sıkıştırmanın anlamı yoktur. Bu durum gençliğimizin üzerinde ki sınav baskısını arttırmak ve onları yıpratmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Bu arada YÖK'ün yeni sistemde yaptığı en güzel yeniliklerden biri de Mart ayında yapılan ilk aşama sınavını kaldırmak olmuştur. Bu sayede aylarca süren ve eğitim öğretimi olumsuz yönde etkileyen sınav maratonundan adaylar kurtarılmıştır. Çözüm Önerimiz: Dil dışında ki 2. Aşama sınavlarının en az 2 oturum olacak şekilde ve sabah saatlerinde yapılmasıdır. Örneğin Bir Cumartesi sabahında Matematik ve Fen Bilimleri testi ertesi Pazar günüde Edebiyat-Coğrafya ve Sosyal testinin yapılmasıdır. Bu sayede aday ister 2 ister 3 ya da 4 testten 2. Aşama sınavına rahatlıkla, yorulmadan ve sabah saatinde girme fırsatı bulacaktır. Bu şekilde yapılacak sınavlarda önce Matematik ve Edebiyat-Coğrafya kitapçıkları dağıtılır ve bu testlerin bitiminde Fen ve Sosyal testlerine devam etmek isteyen öğrenciler devam eder, etmek istemeyen öğrenciler ise sınav salonundan ayrılabilir.

B) Birinci aşama sınavının sonucu belli olmadan ikinci sınava girmek isteyen adayların hemen ikinci sınava girecek olması uygulama açısından beraberinde zorluklar getirmesi kaçınılmazdır, ama bu zorluklar 1 aşama sınavının Mart ayında yapılmasından ve aylarca süren sınav maratonundan öğrenciyi kurtarmak için gerekli ve zorunlu bir adımdır. Burada özellikle ilk aşamada 180 puan barajını geçmek noktasında eşit ağırlık ve sözelden yarışacak olan adayların TYT puan hesaplamasında Türkçe'nin ağırlığının arttırılması gerekmektedir. TYT ile ilgili yapılan eleştirinin B) kısmında önerilen değişikliğin önemi bu noktada daha da çok artmaktadır. İlk aşamada 180 ham puan barajını geçmek zorlaştıkça (ki matematikten dolayı bu zorluk yaşanacaktır) daha çok aday boş yere bir sonraki yıla kalacak ve bu adaylar mecburen dershane benzeri yerlere gitmek zorunda kalacaktır. Bunun önüne geçilmesinin en kolay yolu birinci aşamada TYT-2 puan türünün (%60 Türkçe + %40 Matematik) hesaplanmasıdır. Matematik başarısı çok düşük olan yüzbinlerce adayı matematiğe zorlamanın anlamı yoktur. Özellikle 2. Aşamada bu kadar çok Sözel bölüm varken.

C) 2. aşamada her bir testin soru sayısını 40 ile sınırlandırmak zorlama bir durumdur. Bu testin her birinin içinde barındırdığı ders sayısı ve o derslerin konuları oldukça geniştir. Örneğin Fizik Kimya ve Biyoloji derslerinden oluşan Fen Bilimleri sınavını sadece soru ile sınırlandırmak doğru gelmemektedir. Oysa LYS- 2 Fen sınavında 90 soru çıkmakta ve bu derslerin her birine 30 soru düşmekteydi. Yeni sistemde Fen Bilimleri sınavı ve diğer sınavlar 40 değil de 60 soru üzerinden yapılması daha uygun olacaktır. Bu sayede puanlamada yukarıda da belirttiğimiz gibi diploma notunun etkisi azaltılmış olacak ve puan yığılmalarının önüne geçilmiş olacaktır.

3. ELEŞTİRİ: EŞİT AĞIRLIK ALANINDA TARİH ve FELSEFE GRUBU DERSLERİNİN OLMAMASI:

2010-2017 arasında uygulanan YGS-LYS sınavlarında eşit ağırlık adayları ilk aşama sınavı olan YGS'de Tarih ve Felsefe sorularını yanıtlıyorlardı. Yeni getirilmek istenen sistemde eşit ağırlık adayları ilk aşama (TYT) ve ikinci aşama sınavında (YKS) Tarih, Felsefe, Sosyoloji ve Psikoloji derslerinden hiçbir şekilde soru yanıtlamadan seçilecektir. Bu durum bir çok bakımdan çok büyük sıkıntı çıkartacaktır. 2017'de puan türlerine göre lisans programlarının kontenjan dağılımı şu şekilde olmuştur: Sayısal 169.400,Eşit Ağırlık 169.000, Sözel 86.500 ve Dil 20.000 kişidir. Görüldüğü gibi Eşit ağırlıktan 169.000 aday artık bu derslerin hiç yüzünü görmeden üniversiteye yerleşecektir. Bu durum zamanla liselerde bu derslerin saatlerinin düşmesine ve bu alanda ki öğretmenlerin istihdamını etkileyecektir. Diğer ve asıl büyük ve tehlikeli etki ise Sosyal bilim dediğimiz ve eşit ağırlık puanı ile İktisat, Siyaset (Kamu Yönetimi ve Uluslararası ilişkiler), Hukuk, Felsefe, Sosyoloji, Psikoloji, PDR vb. büyük ve kültürel anlamda çok önemli programlara yerleşecek öğrencilerin bu dersleri çok az görmesi ve bu öğrencilerin bu dersleri neredeyse artık hiç önemsemeyecek olmalarıdır. İkinci aşamada Edebiyat-Coğrafya sınavında belirli bir coğrafya müfredatı sorulur ve Coğrafya da Sözel puan türünden öğrenci alır. Felsefe, Sosyoloji ve Psikolojinin Eşit ağırlık puan türü ile öğrenci alıyor olması ve bu programlara yerleşecek öğrencilerin eskiden beri ikinci aşamada bu dersleri yanıtlamadan üniversiteye yerleşmesi de Türkiye'deki yükseköğretime girişin ayrı bir tezatlık ve çözülmesi gereken bir sorundur. Bu tezatlığın ve eksikliğin çözümü çok basittir. İlk aşama sınavı sadece Türkçe Matematikle sınırlı kalacaksa, o zaman ikinci aşama sınavında Edebiyat-Coğrafya sınavını genişletmek, bu sınava belli bir miktarda Tarih ve Felsefe grubundan konu ve soru eklemektir. Bu uygulama Sözel öğrencilere zaten ilave yük getirmez ve etkilemez. Eşit ağırlık öğrencileri içinde bu derslerin sınava eklenmesi faydalı olacaktır. Bu sayede en önemli sosyal bilim programlarına öğrenci yerleştirilirken bu derslerin de katkısı sağlanır ve eşit ağırlık grubunda üniversite okuyacak öğrenciler daha donanımlı ve hazır hale gelir. Bu değişikliğe ve düzeltmeye gidilmezse eğer Tarihini önemsemeyen ve Felsefe grubu derslerinden haberdar olmayan hukukçu siyaset bilimci psikolog, sosyolog, felsefeci, iktisatçı vb. bir sürü sosyal bilimciyi eksik yetiştiririz. Uzun vade de bu durum ülke kültürü ve eğitimi için çok büyük sıkıntı çıkartır. Hatta YÖK bu sorunun çözümünde daha radikal davranıp sosyal bilimlere öğrenci seçerken matematiğin etkisini daha da azaltarak farklı yollar deneyebilir. LYS'de TM-3 puan türünde zaman içinde matematiğin etkisi azaltılmış ve Edebiyat-Coğrafyanın etkisi arttırılmıştı. Bu evrilmeden ne oldu da vazgeçildi ve bu kadar sosyal bilime öğrenci seçerken matematik yine daha önceki gibi güçlü konuma geldi sebebini anlamak zordur.




4. ELEŞTİRİ: ORTAÖĞRETİM BAŞARI PUANI ETKİSİ

YÖK'ün ilk aşama ve ikinci aşama puanlama sisteminde ve baraj puanlarda değişikliğe gitmemesi son derece isabetli olmuştur. Mevcut kullanılan puanlama yöntemi oturmuş, oldukça anlaşılır ve kullanışlıdır. Burada puan hesaplamasında kullanılan Ortaöğretim Başarı Puanı OBP yani diploma notu etkisine de değinmek gerekmektedir. Bu etki 500'lük puan sisteminde %12 olacak şekildedir (0,12). Bu etki Türkiye şartlarında eğitimde homojen bir yapının olmaması ve özel okulların verdiği notlarla ilgili kafalarda oluşan soru işaretlerinden dolayı düşürülmelidir. OBP etkisi % 10 'a (0,10) indirilebilir ve verilecek ek puanlarda (0,05) bu oran üzerinden verilebilir. Bu sayede üniversite sınavlarında benzer başarıyı gösteren adaylar arasında OBP'den kaynaklı oluşan puan farklılıklarının olumsuz etkisi daha da azaltılmış olur.

Sonuç: Aslında 2010-2017 yılları arasında uygulanan YGS-LYS genel anlamda kabul görmüş ve beğenilmiş bir sistemdi. Bu sistemle ilgili sıkıntılı görülüp eleştirilen yerler çok rahatlıkla yine aynı sistem içinde kalınarak düzeltilebilirdi. Anlaşılan o ki büyük çaplı bir değişikliğe gidilme ihtiyacı duyulmuş ve bu değişiklik yapılmaya çalışılmaktadır. Bu durumda da YGS-LYS uygulamasında faydalı olan yönler alınıp yeni sistemde kullanılabilir. Yeni getirilen sistemi 2010 öncesine çevirmenin ve zamanda geri gitmenin gereği yoktur. Bu geri gidiş 2010'dan önce uygulanan sınavların sorunlarını tekrar ortaya çıkartacak ve bu durumda önümüze sunulan be yeni sistem tekrar geliştirilmeye çalışılacaktır. Oysa dediğimiz gibi 2010-2017 arası uygulanan YGS-LYS sistemi zaten oldukça gelişmiş bir sistemdi. Bu kısır döngüye girmenin ve zaman ve kuşak kaybetmenin gereği yoktur.

Bu çalışma başta üniversite adayları olmak üzere tüm eğitim camiamız için üniversiteye giriş sistemi nasıl daha verimli hale gelir üzerine kafa yorularak yapılmıştır. Yorum ve eleştiriye açıktır.
TYT